"Ne olursan ol gel"
Mevlana Celalettin Rumi'nin kendini bilmeye ve aşka dayanan felsefesi yüzyıllar boyunca bütün dünyayı etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. UNESCO 2007 yılını Mevlana Yılı ilan etti, Mevlana'nın yarattığı hoşgörülü felsefe bir yıl boyunca çeşitli etkinliklerle anıldı, anlatıldı.
Tekke ve zaviyelerin kapatılması sonrasında Mevlevi dergâhı, Türk ve İslam kültüründeki önemli yeri nedeniyle korundu ve müze olarak yeniden düzenlendi. Günümüzde en çok ziyaret edilen müzelerden biri olan yapıda en ilgi çeken parçalar, Mevlana Celaleddin Rumi'nin Kubbe-i Harda (Yeşil Kubbe) olarak anılan türbesi, dergâh eşyaları, değerli elyazmalarının dışında bugünkü kemanların öncüsü olarak kabul edilen sekiz telli keman, sabır taşları ve Galileo'nun asıldığı dönemde astronomi dersleri vermek için kullanılmış olan küre.
Mevlana Celalettin Rumi'nin kendini bilmeye ve aşka dayanan felsefesi yüzyıllar boyunca bütün dünyayı etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. UNESCO 2007 yılını Mevlana Yılı ilan etti, Mevlana'nın yarattığı hoşgörülü felsefe bir yıl boyunca çeşitli etkinliklerle anıldı, anlatıldı.
Tekke ve zaviyelerin kapatılması sonrasında Mevlevi dergâhı, Türk ve İslam kültüründeki önemli yeri nedeniyle korundu ve müze olarak yeniden düzenlendi. Günümüzde en çok ziyaret edilen müzelerden biri olan yapıda en ilgi çeken parçalar, Mevlana Celaleddin Rumi'nin Kubbe-i Harda (Yeşil Kubbe) olarak anılan türbesi, dergâh eşyaları, değerli elyazmalarının dışında bugünkü kemanların öncüsü olarak kabul edilen sekiz telli keman, sabır taşları ve Galileo'nun asıldığı dönemde astronomi dersleri vermek için kullanılmış olan küre.
Tarihçe
Bugün müze olarak kullanılmakta olan Mevlâna Dergâhı'nın yeri, Selçuklu Sarayı'nın Gül Bahçesi iken bahçe, Sultan Alâeddin Keykubad tarafından Hz. Mevlâna'nın babası Sultânü'l-Ulemâ Bâhaeddin Veled'e hediye edilmiştir. Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 tarihinde vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesine yapılan ilk defindir.
Sultânü'l-Ulemâ'nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlâna'ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlâna "Gök kubbeden daha iyi türbe mi olur" diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled Mevlâna'nın mezarı üzerine türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-i Hadra" (Yeşil Kubbe) denilen türbe dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine 130.000 Selçukî dirhemine Mimar Tebrizli Bedrettin'e yaptırılmıştır. Bu tarihten sonra inşaî faaliyetler hiç bitmemiş 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan eklemelerle devam etmiştir.
Mevlevî Dergâhı ve Türbe 1926 yılında "Konya Âsâr-ı Âtîka Müzesi" adı altında müze olarak hizmete başlamıştır.1954 yılında ise müzenin teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlâna Müzesi" olarak değiştirilmiştir.
Sultânü'l-Ulemâ'nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlâna'ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlâna "Gök kubbeden daha iyi türbe mi olur" diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled Mevlâna'nın mezarı üzerine türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-i Hadra" (Yeşil Kubbe) denilen türbe dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine 130.000 Selçukî dirhemine Mimar Tebrizli Bedrettin'e yaptırılmıştır. Bu tarihten sonra inşaî faaliyetler hiç bitmemiş 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan eklemelerle devam etmiştir.
Mevlevî Dergâhı ve Türbe 1926 yılında "Konya Âsâr-ı Âtîka Müzesi" adı altında müze olarak hizmete başlamıştır.1954 yılında ise müzenin teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlâna Müzesi" olarak değiştirilmiştir.
(Kültür Bakanlığı Kaynakları)
Mimari
Müzenin avlusuna "Dervîşân Kapısı" ndan girilir. Avlunun kuzey ve batı yönü boyunca derviş hücreleri yer almaktadır. Güney yönü, matbah ve Hürrem Paşa Türbesi'nden sonra, Üçler Mezarlığı'na açılan Hâmûşân (Susmuşlar) Kapısı ile son bulur. Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun ve Hasan Paşa türbeleri yanında semahane ve mescit bölümleri ile Mevlâna ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır.
Avluya Yavuz Sultan Selim'in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı şadırvan ile "Şeb-i Arûs" havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer alan selsebil adı verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır.
(Kültür Bakanlığı Kaynakları)
Yeşil Kubbe (Kubbe-i Hadra)
Yeşil Kubbe’nin aleminde Hilal içerisinde Derviş Sikkesi bulunmaktadır.Külahın altındaki lacivert fonlu kısımda Ayet-el Kürsi yazılıdır.
Kapılar
Türbenin 4 kapısı bulunmaktadır.
Çelebiyan Kapısı: Geçmişte bu kapının dışında bulunan bölüm ve
ileriye doğru olan alan, Çelebi ailesine mensup insanların ve dergâhta
hizmet verenlerin evlerinin bulunduğu bir mahalleye açıldığı için, bu
bölgedekiler dergâha bu kapıdan yapıyorlardı. Bu sebeple bu kapı
Çelebiyan Kapısı olarak anılmaktadır.
Dervişan Kapısı: Bu kapı dergâhın ana giriş kapısıdır. Mevlevilik tarikatına girmek isteyenler bu kapıdan gelip taleplerini iletirlerdi.
Kapının üzerinde Sultan II. Mahmud'un tuğrası bulunmaktadır. Altındaki kitabe de bu bölgenin
III. Murat tarafından yaptırıldığını bildiren aşağıdaki satırlar yazılıdır.
Selîm Hân oğlu Şâh Sultân Murâd Hân
Bu hânkâhı yapıp binâ eyledi
Mevlevîler burada oturalar
Her seher Kur’ân ve duâ okunarak irşâd olalar
Gönül bu binâyı görüp târîh söyledi:
Yapılan binâlar (dedegân/dervîş hücreleri) cennet evlerine benzedi 1584
Humuşan Kapısı: Hamuş, Farsça'da 'susmuş', Hamuşan 'susmuşlar' demektir. Mevlevilik geleneğinde mezarlık veya kabristan kelimeleri kullanılmaz bunun yerine hamuşan denilir.
Dergahta ilk olarak Matbah-ı Şerif’te hizmete başlayıp, ömrü boyunca dergâhta hizmet eden dervişler, dünya ile ilişkisini bitirip Hakk'a yürüdüklerinde son olarak Matbah-ı Şerif’teki alanda cenazeleri yıkanır, ve Hamuşan kapısından uğurlanırlardı.
Pir Kapısı- Küstâhân Kapısı: Bu kapı, 1991 yılında müze ihata duvarlarında yapılan restorasyon ve onarım çalışmaları sırasında, sıva altında bulunmuştur. Dergâhın eski planlarında, burada bulunan kapının isminin "PİR KAPISI" olduğu yazılıdır. Mevlânâ'nın 21. kuşaktan evlâdı rahmetli Celâlettin Çelebi, "Hatalar zincirine devam ettiğinden dolayı dergâhtan uzaklaştırma cezası alan dervişler, akşam ezanından sonra bu kapıdan çıkartıldığını, bu nedenle bu kapıya, "KÜSTÂHÂN KAPISI" adı verildiğini" söylemiştir.
Müze Girişi
Girişte en üste siyah zemin üstüne altın varakla “Ya Hazreti Mevlana” yazmaktadır.Hemen altında 15. Yüzyıl İranlı Filozof, şair, âlim Molla Cami’nin sözü yazılıdır;
Kâbetü’l uşşâk bâşed in mekâm, Âşıkların Kâbe’sidir bu makam,
Her ki nakıs âmad incê şod temâm Eksiklikleriyle gelen kişi burada olur tamam
Altında “II. Mahmud’un tuğrası bulunmaktadır.
Tuğranın altında Müze’nin ilk müdürü Yusuf Akyurt’un küfî hatla yazdığı tabela bulunmaktadır.
“Konya Âsâr-ı Atîka Müzesi 1926” Konya Eski Eserler Müzesi
Kapı üzerinde kabartma olarak Sultan Veled’e ait şu beyit bulunmaktadır.
Pend-i mend bîpezir ey tâlip zican Ey talip öğüdümü canla başla kabul et
Ser binih ber âstan-ı tastân Doğruların eşiğine baş koy