Tarihteki en önemli gezginlerden biri olan Evliya Çelebi seyahatnamesinde 17.yy’da Saraybosna’da 300’e yakın çeşme olduğundan ve bu çeşmelerin halk tarafından sebil olarak adlandırıldığından bahsetmiştir. Başçarşı’nın hemen girişinde yer alan Sebil Saraybosna’nın en önemli simgelerinden biridir. Öyle ki Sebilin kopyaları Belgrad, İstanbul, İzmir, Bursa, Konya gibi birçok yerde bulunmaktadır.
Tarihçe
Arapça kökenli bir kelime olan “sebil” yolculuların dinlendikleri ve su içerek serinledikleri yer anlamına gelmektedir. Geçmişten günümüze Saraybosna’da son peygamber Muhammed (sav) adına çok sayıda çeşme inşa edilmiştir. Tarihteki en önemli gezginlerden biri olan Evliya Çelebi seyahatnamesinde 17.yy’da Saraybosna’da 300’e yakın çeşme olduğundan ve bu çeşmelerin halk tarafından sebil olarak adlandırıldığından bahsetmiştir. Ancak Saraybosna’da her adım başı inşa edilen sebiller, 1697 yılında şehirde önüne gelen her şeyi yıkan Savoy Prensi Eugen ve askerleri tarafından ciddi manada tahrip görmüştür. O dönemde Saraybosna’da kapalı çeşme (etrafı ve üstü kapatılarak bir mekan içerisine alınan çeşme) kalmamıştı, ta ki Bosna valisi Mehmet Paşa Kukavica 1753 yılında kendi parasıyla Başçarşı’daki sebili inşa ettirip vakfa bağışlayana kadar. Bu sebil bugün mevcut olan sebilin bir kaç metre üst tarafında yer alıyordu. Taştan yapılan sebilin kurşunla kaplı bir kubbesi bulunuyordu. Gazi Hüsrev Bey tarafından 1531 yılında yaptırılan su şebekesine bağlıydı. Bu sebilde güzel bir misafirperverlik âdeti uzun yıllar süre geldi. Sebilde 3 farklı Pencereden insanlara su dağıtan bir görevli çalışıyordu. Burada çalışanlar dönemin şehir yönetiminden (Belediye başkanı) maaş alıyordu, yolu düşenlerin susuzluğunu gideriyordu. Bu adet Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun gelişine dek sürdü. Çarşıdaki eski sebil, “sebil kurnası” denilen bir oluğa sahipti. Bu oluklar sudaki çamurun çökmesini ve suyun berraklaşmasını sağlıyordu. Temizlenen su taslarla susayanlara dağıtılıyordu. İnsanların su dağıtan görevli kişi aynı zamanda tasların temizliğinden de sorumluydu. Eski sebil 1891 yılında bilinmeyen nedenlerden dolayı Avusturya-Macaristan idarelerince yıkılana dek ayakta kaldı. Sebilin yıkılmasıyla Saraybosna 1913 yılına kadar yeniden sebilsiz kaldı. Gelenek ve göreneklere bağlı olan dönemin Saraybosnalıları büyük bir manevi değeri bulunan bu iyiliklerin kıymetini biliyordu. Bu nedenle Sebilin yıkılmasına karşı çıkarak yeniden tadilatının yapılması için girişimlerde bulundu. Sebili yeniden inşa etmek için zorlanan Avusturyalılar bunu farklı bir yöntemle yapma kararı aldı. Yeni sebilin inşası için en iyi mimarlarından biri olan Josip Vancaş görevlendirildi. Saraybosna’ya sebil inşa etmenin değerini ve bunun ne anlam ifade ettiğini iyi okuyan Mimar Vancaş, Hz Muhammed’in (sav) iki torunu Hasan (r.a.) ve Hüseyin’i (r.a.) temsilen sebile iki çeşme yaptı. Vancaş, dini ve halkın Hz Muhammed’in ailesine duyduğu sevgiye karşı gösterdiği anlayış Saraybosnalıların yeni sebili kolayca kabullenmelerinde etkili oldu. Tarih boyunca birçok kez tadilattan geçen Sebil, en önemli tadilatı 1984 Kış Olimpiyatları öncesinde, 1983 yılında geçirildi. Sebil son tadilatını ise Saraybosnalı Mimar Müfid Garibiya’nın gözetiminde 2006 yılına geçirdi.